Shay ve babası bir gün parkta Shay'in tanıdığı birkaç çocuğun baseball oynadıklarını gördüler.
Shay sordu, 'Acaba oynamama izin verirler mi?'
Shay'in
babası çoğu çocuğun Shay gibi bir çocuğun takımlarında oynamasını
istemeyeceklerini ama aynı zamanda eğer oğluna izin verirlerse oğlunun o
çok ihtiyacını duyduğu, engellerine rağmen başkaları tarafından kabul
edilmenin özgüveni ve sahiplenme duygusunu vereceğini de biliyordu.
Shay'in
babası çocuklardan birinin yanına yaklaştı ve (fazla birşey
beklemeyerek) Shay'in oynayıp oynayamayacağını sordu. Çocuk şöyle
danışabileceği birilerine baktı ve sonra 'Şu anda 6 sayı gerideyiz ve
oyun sekizinci turunda. Herhalde takıma girebilir ben de onu dokuzuncu
turda vurucu olarak sokmaya çalışırım' dedi.
Shay büyük bir
gayretle takımın yanına gitti ve yüzünde kocaman bir gülümseme ile takım
t-shirtini giydi. Babası gözünde yaş, kalbi sıcak duygularla dolu onu
izledi. Çocuklar oğlunun kabul edilmesinden dolayı babanın mutluluğunu
gördüler. Sekizinci turun sonunda Shay'in takımı birkaç puan kazandı ama
hala 3 sayı gerideydi. Dokuzuncu turun başında Shay eldiveni eline
geçirdi ve sağ açık sahaya çıktı. Ona doğru hiç top isabet etmemesine
rağmen oyunda olmaktan son derece mutluydu ve babasının ona tribünlerden
el salladığını gördüğünde yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
Dokuzuncu
turun sonunda Shay'in takımı yine puan kazandı. Şimdi bütün kaleler
doluydu, oyunu kazanma şansı ortaya çıkmıştı ve topa vurma sırası Shay'e
gelmişti.
Bu noktada Shay'in vurucu olmasına izin vererek oyunu
kaybetme riskini mi almalıydılar? Şaşırtıcı bir hamleyle Shay'e sopayı
verdiler. Herkes topa isabet ettirme şansının sıfır olduğunu
biliyorlardı çünkü bırakın topa vurmayı Shay sopayı bile elinde
tutmasını bilmiyordu.
Ama Shay sahaya çıktığında top atıcı, diğer
takımın kazanma şanslarını bir kenara bırakarak Shay'e bu fırsatı
tanıdıklarını görünce birkaç adım öne giderek yumuşak bir şekilde topu
Shay'e doğru fırlattı. İlk topa Shay zorlukla sopayı savurdu ama
ıskaladı. Atıcı tekrar birkaç adım öne doğru geldi ve topu yine yumuşak
bir şekilde Shay'e doğru attı. Shay sopayı savurdu ve hafifçe topa
dokunarak yere atıcıya doğru vurdu.
Oyun şimdi bitecekti. Atıcı
topu yerden aldı ve ilk kaledeki adamına kolaylıkla atabilecek ve Shay'i
sobeleyerek oyunu bitirebilecekti.
Ama atıcı topu aldı ve ilk kaledeki adamının başının üzerinden diğer takım arkadaşlarının erişemeyeceği yere fırlattı.
Tribünlerdeki
herkes ve iki takımda bağırmaya başladılar, 'Shay, ilk kaleye koş, ilk
kaleye koş!' Shay hayatında hiç bu kadar uzağa koşmamıştı ama ilk kaleye
gidebildi. Şaskınlıktan büyümüş gözleriyle yere çöktü.
Herkes
bağırmaya devam etti, 'İkinci kaleye koş, ikinci kaleye koş' Nefes
nefese Shay zorlukla ikinci kaleye koşabildi. Shay ikinci kaleye geldiği
sırada açık sahada diğer takımdan biri topu almıştı ... takımın en
küçüğü olan bu çocuk kahraman olma şansını elinde tutuyordu. Topu ikinci
kaledeki adamına atabilirdi ama top atıcısının niyetini anladığından o
da kasıtlı olarak topu üçüncü kaledeki arkadaşının başının üzerinden
attı.
Herkes bağırıyordu, 'Shay, Shay, Shay, bütün yolu koş Shay'
Karşı
takımdan birinin yardım ederek onu üçüncü kaleye doğru döndürmesiyle
Shay üçüncü kaleye koşabildi, 'Üçüncüye koş! Shay, üçüncüye koş!'
Shay
üçüncüye gelirken diğer takımdakı çocuklar ve seyirciler ayağa
kalkmışlardı ve bağırıyorlardı, 'Shay, hepsini koş! Hepsini koş!' Shay
hepsini koştu ve oyunu takımı için kazanan bir kahraman olarak herkes
tarafından alkışlandı.
'O gün', dedi babası, gözlerinden yaşlar
aşağıya doğru süzülerek, 'iki takımdaki çocuklar da dünyaya bir parça
sevgi ve insanlık getirmeyi başardılar'.
Shay bir sonraki yaza
yetişemedi. O kış öldü. Bir kahraman olduğunu ve babasını mutlu
ettiğini ve eve geldiğinde annesinin de gözyaşları içinde onu
kucakladığını asla unutmadı.
Baseball oynayanların yerinde olsaydınız siz ne yapardınız?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
EN ÇOK OKUNANLAR
-
İnsanlara kendimi zorla sevdiremeyeceğimi öğrendim. Yapabileceğin tek şey sevilebilecek biri olmak. Gerisi onlara kalmış... İnsanlar...
-
Bir gün bir anne, yanına oğlunu alarak Gandhi’yi ziyarete gitmiş. Annenin amacı, dünyanın en büyük liderlerinden biri olan Gandhi’den y...
-
“Toplantıya gideceğim. Baktım geç kalma ihtimalim var, bindim bir taksiye, muhabbetçi bir arkadaş. O anlatıyor ben dinliyorum. Tam işyer...
-
*Cehalet, kibir, öfke, kıskançlık ve açgözlülük, kayıp bir ruhtan kaynaklanır. *Herhangi bir kişiden, bir topluluktan, bir çölden ya da b...
-
Bir filozof, "Hayat doğduğumuzda hepimize bir mermer bloğu verir. Bazılarımız ondan güzel bir heykel yaparız, bazılarımız ise hoyra...
-
Eşekli Kütüphaneci - Ahmet Şerif İzgören'den Yıl 1943. Genç Mustafa’nın tayini kütüphaneci olarak Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’n...
-
Önce evlendigimizde hayatin daha iyi olacagina inandiririz kendimizi. Evlendikten sonra, bir çocugumuz dogduktan hatta ardindan bir tane...
-
Masumi Toyotome diye bir Japon yazmış. "Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir" diye başlıyor. - "Ama sevgi nedi...
-
SEVMEK bir sanat mıdır? Eğer öyleyse bilgi ve çaba gerektirir. Yoksa sevgi rastlantıya bağlı olarak talihli kişilerin 'başına gel...
-
Profesör Üstün Dökmen, "Hayvan" dergisinde yayımlanan röportajında, "Yere düşen ekmeğin üstüne basan insan görmedim ama ye...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder