Bir filozof, "Hayat doğduğumuzda hepimize bir mermer bloğu verir.
Bazılarımız ondan güzel bir heykel yaparız, bazılarımız ise hoyratça
peşimizden sürükleyip paramparça ederiz" demişti.
Kaybedenler de kazananlar gibi benzer ve farklı özelliklere sahiptir.
Bazıları Leonard Cohen'in deyişiyle 'görkemli kaybeden'dir. Bazıları
'yokluğu anlaşılmaz'dır.
Bazıları kaybederken başkalarına da zarar verir. Bazıları ise 'sadece
kendine zararlı' kaybedendir. Kazananlar gibi kaybedenler de,
'felsefeli kaybedenler' ve 'felsefesiz kaybedenler' diye ikiye
ayrılabilir.
Kazanmak gibi, kaybetmek de bağımlılık yapabilir. Kaybetmişliğiyle
barışmanın ötesine geçip, kaybetmeyi kimlikleştirmek de mümkündür. Bu
bağlamda 'param yok' demekle, 'ben fakirim' demek arasında dağlar kadar
fark vardır. Kaybetmeyi kimlik haline getirmek, -ki bunun Türk usulü
versiyonu arabeskleşmedir- kaybetmeyi kalıcı ve 'sürdürülebilir' hale
getirir.
Hiç kimse durduk yerde kaybeden olamaz. Kaybeden olmak için de bazı
şekillerde düşünmek, bazı şekillerde davranmak, bazı şeylere inanmak
gerekir. Kaybeden olmanın da yapılacaklar ve yapılmayacaklar listesi
vardır. Kaybetmek için doğanlar pek fark etmeseler de, kaybetmek için de
çaba harcamak gerekir!
Peki hayat oyununda kaybetmeye yatkın insanların, düşünce ve davranışlarında sıklıkla karşılaşılan ortak özellikler nelerdir?
1- İç disiplin yetersizliği
Başarısız insanların birinci ortak özelliği, irade gücü zayıflığıdır.
Kendini içinden disipline ederek, bir amaca doğru harekete geçirememek
bu insanların en büyük eksiğidir.
İrade gücü, insanın kendi iç güçlerini bir mercek gibi toplayıp, bu
gücü bir amaca yöneltmektir. İradesi zayıf olduğu için kendini kontrol
edemeyenlerin, olayları ve diğer insanları yönetmesini beklememek
gerekir.
2- Zaman kullanım bilincinde zayıflık
Başarılı ya da başarısız herkesin 24 saati vardır, farkı yapan bu
zamanı nasıl kullandıklarıdır. Başarmak istediği işleri, bir zaman
çerçevesine oturtup, yani 'işleri takvime bağlayıp' sonra da kendini o
programına göre denetleyenler, iyi bir kişisel organizasyon sistemi
kurmuştur.
Belli bir amaç ve yön duygusuyla hareket etmeyenler, zamanının
değerini de bilemez. Yapılacak işleri olanlar için zaman geçer, bir
amacı olmayanlar içinse zaman döner! Sabah olur, öğlen olur, akşam olur,
tekrar sabah olur!
3- Başarıyı dış faktörlere bağlama eğilimi
Bernard Shaw ünlü esprisinde, "Başarı tamamen şansa bağlıdır,
inanmıyorsanız başarısızlara sorun!" der. Başarısızların, hayatlarındaki
sonuç-ları kendi karar ve seçimlerine bağlamak yerine, kader, kısmet,
şans ve şartlar gibi dışsal faktörlere bağlama eğilimi yüksektir.
Egolarını savunmak ve öz saygılarını korumak için, başarısızlığı
"Rüzgar karşıdan esiyordu, hakem karşı tarafı tutuyordu" gibi dış
faktörlere bağlarlar. Bu tutumun tehlikesi nedir? İnsanlar başkalarını
ve şartları çok fazla suçlarsa, öğrenmeye zaman bulamaz.
4- 'Saydı' tipi düşünmeye yatkınlık
Başaranlar, önlerindeki şartlardan nasıl başarılı bir sonuç
çıkarabileceklerini düşünür. Başarısızlık merkezli düşünenler ise,
'başka şartlarda olsa-lardı' neler yapabileceklerini anlatıp durur. Bu
'saydı' tipi düşünmedir. Bu tür kadınlar, 'erkek doğsalardı' neler
yapabileceğini anlatırken, bu tür erkekler 'kadın doğsalardı' neler
yapabileceklerini sayıklar.
Daha ilkokula bile gitmemiş olan İbrahim Tatlıses, "Urfa'da Oxford
olsaydı, biz de giderdik" der! Kısacası, başarı sonuç alır, sevinir ve
susar. Başarısızlık konuştukça konuşur. Çünkü elinden iş gelme-yenlerin,
dilinden çok söz gelir! Cenap Şahabettin'in deyişiyle "Yerinde sayanlar
yürüyenlerden daha çok gürültü çıkarır."
5- Arabeskleşmeye yatkınlık
Başarısızlığa götüren tavırlardan biri de arabesk düşünmeye
yatkınlıktır. Arabesk hayat görüşü sürekli bir 'başarısızlık beklentisi'
içindedir. Kendini 'bela paratoneri' gibi görür.
Arabesk söyleyerek başarılı olunabilir ama arabesk bir dünya
görüşüyle başarıdan başarıya koşmak pek mümkün değildir. Arabesk
tavırlılar, söylemek yerine söylenmeye yatkın; anlatmaktan çok alınmaya
eğilimlidir. Sürekli bir 'kurban psikolojisi' içinde kıvranır. Eziklik
ile ezme içgüdüsü arasında savrulur, 'doğru dozda tavır' sorunu
yaşarlar.
6- Atalet ve tembelliğe yatkınlık
Bir şeyi yapmanız gerektiğini biliyorsunuz. Onu niçin yapmanız
gerektiğini de biliyorsunuz. İsterseniz nasıl yapabileceğinizi de
biliyorsunuz. Yapmamakla neler kaybettiğinizi de biliyorsunuz.
Yaparsanız neler kazanacağınızı da biliyorsunuz. Elinizi kolunuzu
bağlayıp, yapmanızı engelleyen birileri de yok.
O halde sizin içinizde olup, sizi durduran nedir? Atalet!
Atalet, miskinlik, tembellik, üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi
hareket etmek, yılgınlık demektir. Kaybedenlerin ana ruh hali, tembellik
ve atalet psikolojisidir.
7- Kaybetme korkusundan kazanmaya kalkışmama
Bİr araştırma insanların "Ya başaramazsam" diye korkanlar ve "Ya
başarırsam" diye korkanlar diye ikiye ayrıldığını göstermiştir. Pek çok
insanda, başarısızlık korkusundan çok 'başarı korkusu' olduğu ortaya
çıkmıştır.
Başarı korkusu, bazı kişiler-in başarılı olunca samimiyetlerini
kaybedeceklerini, arkadaşları tarafından eskisi gibi sevilmeyeceklerini,
'insanların onlara çıkarları için yaklaşacağını' düşünüp, başarıdan
uzak durması demektir.
Önemli bir diğer grup ise, 'ya başarılı olduktan sonra zirvede
kalamaz, gördüğümden eksik yaşarsam' kaygısıyla başarıdan uzak
durmaktadır. Kısacası, başarısızlar hem 'ya başarırsam'dan, hem de 'ya
başaramazsam'dan korkarlar!
8- Psikolojik iç sabotajlara yatkınlık
Başarısız insanların beyninde, psikolojik iç sabotaj mekanizmaları
bolca bulunur. Beyinleri adeta şizofrenik bir ikiye bölünmüşlük
halindedir. Bir tarafları inşa ederken, diğer tarafları imha eder. Bir
tarafları ileri iterken, diğer tarafları geri çeker.
Neyin doğru neyin yanlış olduğu, neyin ileriye götürdüğü, neyin
geride bıraktığı konusunda net değillerdir. Başarı konusunda derin bir
kafa karışıklığına sahiptirler. Kafası net olmayan insanların, eylemleri
de net olmayacaktır. Nazımın bir deyişini biraz değiştirirsek, "Bana
kafanızın içinde başarının net bir resmini yapabilir misiniz?"
9- Kendini geliştirmeye kapalılık, kurnazlığa yatmak
Azgelişmiş insanların, katakulli kapasitesi çok gelişmiş olur! İşini
en doğru ve verimli şekilde nasıl yapacağına kafa yormak yerine, önce o
işin kurnazlığına kafa yormak, tipik bir 'azgelişmiş başarısız insan'
tavrıdır. Bu tür insanlar, ülkemizde çoğunluk olduğu için, yaygınlıktan
gelen rahatlığa sahiptirler. Kurnazlık, otoriter ve azgelişmiş
toplumlarda yaygındır.
Ege Cansen'in deyişiyle 'bilgi açığını kurnazlıkla, beceri
yetmezliğini ise kabadayılıkla kapatma' eğilimi başarısızların
karakteristiğidir. Başarısızların çoğu yeni şeyler öğrenmeye kapalı bir
zihin yapısına sahiptir. Hayat ve başarı üzerine yeni şeyler
öğrenmektense, kendi arabesk ezberlerini tekrarlamayı tercih ederler.
Yaşadıkları olaylardan çıkardıkları dersler bile, daha önce çevreden
duydukları kulaktan dolma fikirlerdir.
10- Başarı hakkında yanlış yargılara sahip olmak
Başarılı insanlar 'başarının sırrı'nı bilir. Başarısız insanlar da
bilir! Arada bir fark vardır, başarısızlar yanlış bilir! Daha da kötüsü,
bazıları doğrusunu bilmek de istemezler! Çünkü başarının kendi
ellerinde olabildiğine inanmak, insanı sorumluluk altına iter. Nasıl
başaracağını öğrenip hayatının sorumluluğunu taşımak yerine, kişisel
gelişim kitaplarını ve yazarlarını suçlamak çoğu insana daha kolay
gelir.
Başarı da, futbol ve siyaset gibi, hemen herkesin fikir sahibi olduğu
ama çok az insanın birinci sınıf bilgi sahibi olduğu bir alandır.
Beynimiz başarı hakkında hurafeler ve 'leylek hikayeleri'yle dolu.
Başarısızların, yapması gereken ilk şey, başarı üzerine yeni şeyler
öğrenmek değil, başarı hakkında bildiklerinin bazılarını unutmaktır!
Kaynak: www.muminsekman.com
Kaynak: www.muminsekman.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder