Ertesi gün yine geldi ve
kitabın olduğu bölmeye geçti. Allah’tan raflar kendisini gizliyordu,
hızla sayfayı buldu ve okumaya başladı.
Öğrenci yaklaşık bir ay boyunca
iki günde bir kitapevine gidip dersine çalıştı, iş yerinin iki sahibi hiç
farkına varmadılar. Bitirme sınavına bir hafta kala kitapçıya yine
hayalet gibi sessizce süzüldü. Kitabın olduğu rafa geldiğinde kitabı
bulamadı. Alt rafa, üst rafa baktı, bulamadı. Genç öğrencinin rengi
attı. Belli etmeden tüm rafları inceledi. Kitap satılmıştı. Buz gibi bir
renkle orayı terk ederken bir aydır ilk defa kitapçının iki sevimli
sahibiyle göz göze geldi.
“ Merhaba” dediler.
“ Merhaba …..”
“ Oturmaz mısınız?”
Öğrenci sessizce kendisine gösterilen tabureye oturdu.
Kitapçı tezgahın
altına uzandı. Genç öğrencinin korku dolu bakışları altında kitabı
çıkardı.
“Geçenlerde biri geldi ve fiyatını sordu alacak gibi göründü.
Ben de raftan indirdim ve senin için sakladım. Buradan alıp
okuyabilirsin.” dedi.
Genç öğrenci, doktor çıktıktan sonra da Vural ve Mustafa Bey’i hiç unutmadı, fakir hastalarından hiç ücret almadı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder