Paris’te
hayvanat bahçesindeki boa yılanlarına on, on beş günde bir canlı oğlak
verilirmiş. Koca yılanın oğlağı nasıl yutacağını görmek için, o
günlerde kafeslerin önü meraklı seyircilerle dolarmış.
Yine
bir gün bu durumu görmek için halk bir kafesin önüne yığılır. Oğlağı
içeriye salıverirler. Boa yılanı başını diker, korkunç ağzını açar,
avının üzerine yürür. Ama şaşılacak şey, oğlakta ne titreme ne bir
haykırma, hiç korku belirtisi yok. Oğlak sırtını kafesin uygun bir
yerine vererek, kendini koruyucu bir durum alır, düşmanını bekler. Boa
yılanı çatallı dilini oynata oynata yaklaşınca çevik oğlak gerilir
gerilmez düşmanının avurduna hızlı bir boynuz yerleştirir. Koca yılan
şaşkın bir durumda geri çekilir. Avının karşısında bir süre onu
süzdükten sonra ikinci saldırısını yapar. Oğlak bu sefer, öncekinden
hızlı ve çabuk birkaç boynuz vuruşu ile yılanı yaralar. Yılan bu defa
daha uzağa çekilir. Ama açtır. Kısmetini yutmak için bir süre sonra
yine atılır. Aynı sert ve çevik karşı koyuşu görür.
Yaban
ormanlarında aslanların kaplanların kemiklerini kıran boa yılanını bu
oğlak; tam üç saat uğraştırır, kendini yedirtmez. Kapalı kafes içinde
denk olmayan iki gücün çarpışmasını soluk soluğa takip eden halk
bağırmaya başlar. ”Yeter artık, bu oğlak hayatını inanılmaz bir
direnişle kazandı.” Hayvanat bahçesinin görevlileri oğlağı kafesten
alırlar. Boynuzuna bu olağanüstü kahramanlık destanını belirten
madalyayı asarak bahçeye salıverirler.
Bu
oğlak, bu ünüyle hayvanat bahçesinde serbestçe dolaşma hakkını
kazanmıştır. Halk artık boa yılanından çok, bu şaşılacak oğlağı görmek
için hayvanat bahçesine akın ederler.
* Boa Yılanı ile Oğlak, Hüseyin Rahmi
Gürpınar,İlkokul Türkçe 5, Milli Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder