Öğrenme konusundaki tavrına göre insanlar iki gruba ayrılabilir:
1-Gönüllü öğrenenler ve
2-Zorunlu öğrenenler!
1-Gönüllü öğrenenler ve
2-Zorunlu öğrenenler!
Öğrencilerin çoğu zorunlu öğrenen grubuna girer. Okulda olmayı
seçmediler ve o dersleri de onlara sorarak müfredata koymadılar. Hafta
sonunda istediği bir kursa giden veya evinde kitap okuyan bir yetişkin
ise gönüllü öğrenendir.
Bu genel durumların dışında, bazı insanların öğrenme iştahı
yüksektir, sıcak beyinlidirler. Tahmin edeceğiniz üzere, toplumum
çoğunluğu “zorunlu öğrenenler”den oluşur. Zorunlu öğrenenler, içten
gelen istekle değil, dıştan gelen zorlamayla birşeyler öğrenirler.
Aslına bakarsınız onlar öğrenmez, onlara zorla bir şeyler öğretilir!
Zorunlu öğrenme taraftarları, okul hayatındaki gibi dışsal bir
zorlama nedeniyle değil, işsel tutumlarından dolayı öğrenmeyi sevmezler.
Bu kişilerin, öğrenme karşısındaki bu direnişleri, hayat okulunda da
sürer. “Nasihatle değil musibetle” öğrenmeye devam ederler. Öğrenme
kavramı beyinlerinde acıyla ilişkilidir; acı çekmeden yeni bir şey
öğrenmezler, öğrenirken de acı çekerler.
Gönüllü öğrenenler ise, kendi merakını gidermek için öğrenirler.
Öğrenme iştahı yüksek insanlardır. Dış disiplin ile değil içten gelen
merakla hareket ederler. Hayatı anlamak için okurlar.
Gönüllü öğrenenler de, kendi içlerinde ikiye ayrılır:
1- Yararlı şeyleri öğrenmeye odaklananlar.
2- Sadece “ilginç” buldukları şeylere odaklananlar.
2- Sadece “ilginç” buldukları şeylere odaklananlar.
Sadece ilginç bulduklarını öğrenenlerin çoğu, beyin obezidirler. Çok
şey bilseler de, hayatta başarı gösteremeyebilirler. Her akşam merakla
TV dizisi izleyen bir ev kadını da “gönüllü öğrenenler” sınıfında girer
ama öğrendikleri onu geliştirmez. Öğrenilen bilgilerin ilginç olduğu
kadar yararlı olması da önemlidir.
Çoğu insanın entelektüel damak tadı yanlış yapılanmıştır. Bu kişiler,
yararlı olanı ilginç bulmazlar ve ilginç buldukları da yararlı değildir.
Nasıl ki, çok yemek yemek iyi beslenmek anlamına gelmezse,
yenilenlerin vitamin ve mineral dengesi önemliyse, okumanın faydası da
içerdiği yararlı bilgi kadardır.
Somonlu brokoli yararlıdır ama bazı insanlar onu keyifsiz bulur. Cips
ve çikolata çoğu insana “zevkli” gelir ama yararlı bir besin değildir.
Bedenin beslenmesindeki bu ikilem, beynin beslenmesinde de geçerlidir.
Çoğu insanın okumak için seçtikleri, aşk veya macera romanıdır.
Besleyici bilimsel bilgiler azgelişmiş insanların besin zincirinde en
alt sıralarda yer alır.
O halde önümüzde dört kategori var;
1-İlginç ve yararlı bilgiler içeren kitaplar
2-Yararlı bilgi içeren ama ilginç bulunmayabilen kitaplar.
3-İlginç/ sürükleyici olan ama yararlı bilgi içermeyen kitaplar.
4-Hem ilginç hem de yararlı olmayan kitaplar.
2-Yararlı bilgi içeren ama ilginç bulunmayabilen kitaplar.
3-İlginç/ sürükleyici olan ama yararlı bilgi içermeyen kitaplar.
4-Hem ilginç hem de yararlı olmayan kitaplar.
İlk ve son kategoriye karşı tavrımız bellidir. İlkine yoğun bir ilgi
olur, sonuncusundan da uzak durulur. Asıl bir insanın entelektüel
gelişimini belirleyen şey, okuma menüsünde 2. seçeneğe ne kadar yer
verdiğidir.
Ortalama okurun okuma tercihinin başında, 3 numaralı seçenek gelir; İlginç ama yararsız, cips tipi kitaplar!
Kendini gerçekten geliştirmek isteyenler, okumayı sadece keyif etkinliği
olarak görmezler. Keyif amaçlı okumaların yanına, beyinlerini zorlasa
da, hatta özellikle zorladığı için, entelektüel içeriği güçlü ve derin
kitapları da eklerler. Bu kitapları keyifle değil, “ders çalışır gibi”
okurlar. Bu tür okumalarda amaç eğlenmek değil, gelişmektir. Bu kitaplar
entelektüel halterdir.
Beyin kaslarının zorlandıkça geliştiğini, kavrama kapasitelerinin
arttığını bilmek önemlidir. Kavrama kapasitenizi zorladıkça, kavrama
kapasiteniz gelişir. Oysa rahatına düşkün “konformist” okur, sadece
kendisinin “hoşuna giden”, “eğlenceli”, “sürükleyici” ve tabi ki kendi
ön yargılarını onaylayan kitapları seçer. “İçinde kendimi buldum,
okuması çok kolaydı” gibi ifadeler bunu gösterir. Üzgünüm; zorlamıyorsa,
geliştirmeyecek demektir!
Kaynak: www.muminsekman.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder