MESNEVİ’NİN İLK 18 BEYTİNİN ÖNEMİ NEDİR?

Mevlana'nın Mesnevisi'nin ilk on sekiz beyti Mesnevinin anahtarı gibidir. Eflaki Dede'nin ifadesine göre (Eflakis.739) Mevlana bu 18 beyti kendisi yazmış ve diğer beyitleri ise müridi ve can dostu Hüsamettin Çelebi'ye dikte ettirmiştir. Bu 18 beyit, 25.619 beyitlik Mesnevî’nin, âdeta bir Fâtiha’sı olarak sayılmıştır. Bu yüzden 18 beyit ve 18 sayısı Mevleviler arasında kutsal sayılmıştır.

Mesnevi'nin ilk on sekiz beytinin ilk beyti doğru şekli ile şöyledir:
Bişnu in ney çun şikâyet mi kunad
cudayiha hikayet mi kunad
Doğru Tercümesi: Dinle bu neyden,  şikâyet etmede,  ayrılıkları dile getirmekte.

Mesnevi'nin asıl nüshasında birinci beyitte "şikâyet mi kunad" ve "hikayet mi kunad" şeklinde olduğu halde daha sonraki nüshalarda bu yer değiştirmiştir. Hâlbuki burada "hikayet mi kunad" 'in anlamı hikâye ediyor değil,  uzun uzun anlatıyor olmalıdır. "Şikâyet mi kunad"'in anlamı ise aslından (Allah'tan) ayrıldığı için şikâyet etmektedir olmalıdır.

Gelelim Mesnevi'nin ilk 18 beytinin düz ve mecazi anlamlarına:

1-      "Dinle bu neyden ki şikâyet ediyor, ayrılıklardan bahsediyor".
Bu beyitte ney istiare olarak kullanılmıştır ve Allah'ın nefesini içinde hissetmeye başlayan ve O'nun (Allah) ayrılığından dolayı acı çeken insan kastedilmektedir. Mevlana'nın neyi seçmesi tesadüfî değildir. Ku'ran'da Tanrı Hz. Adem'i ilk yarattığında ona kendi nefesinden üflediğinden Mevlana neyi seçmiştir.

2-      "Beni kamışlıktan kopardıklarından bu yana, kadın ve erkek (herkes) sesimden dolayı ağlamaktadır".
Bu beyitte 'Ney' kavramına bağlıdır. Ney asıl yerinden (kamışlık) ve ilahi nur ile susuzluğu giderilen mana âleminden koparıldıktan sonra, artık gerçek huzuru bulamıyor. Yani, ruh (Tanrı nefesi) Allah'a ve maddi beden ise maddeye (dünyalık şeylere) meyil gösterdiğinden beden ile ruh arasında bir çekişme vardır.

3-      "Benim gibi delik deşik olmuş bir sine gerek; ki ayrılığın arzusunu ve acısını ona anlatabileyim".
Allah aşkı ile tutuşmamış bir insanın gönlü ayrılık ızdırabından ne anlar? Bu ızdırabı anlayan kişinin önce ney misali içinin maddeden sıyrılmışçasına boş ve daha sonra da göğsünün delik deşik olması gerekir. Bu hali yaşamayan ve bilmeyen kişi,  manevi aşkı da anlayamaz.

4-      "Kim ki aslından uzak düşerse,  ona tekrar ulaşmak için fırsat arar".
Evrende her şey aslına yönelir. İnsanın ruhu da aynı şekilde aslı olan Allah'a yönelir ve bunun için daima fırsat arar.

5-      "Ben her türlü toplumda ağlar oldum; iyi halli ve kötü hallilerin dostu oldum". 

Ney hem iyi hallilerin ve hem de dünyalıkların dostudur. Allah aşkıyla yanan âşıklara feyiz verir ve aşkı bilmeyenlere de hitap ederek onların dertlerine de ortak olur.

6-      "Herkes kendi anlayışına göre dostum oldu; içimdeki sırları hiç aramaz oldu".
Herkes ney'in zahiri şekline bakarak karar verdi,  fakat onun ağlama ve inleme nedeninin gerçek sırrını anlamak istemedi. 

7-      "Sırrım feryadımdan ayrı değildir; fakat ne kulakta ve ne gözde o nur mevcut değildir".
İnsanın ruhu kendisinden uzak değildir,  ama bunu görecek manevi göz ve his gerekir. Yani,  Ney'in (Allah aşığının) ayrılık feryadını duymak ve görmek için manevi kulak ve göz gereklidir.

8-      "Ruh bedenden ve beden ise ruhtan ayrı değildir; fakat çoğu bunu görecek niteliklere sahip değildir".
Beden ve Ruh arasında sürekli bir bağlantılı vardır ve yaradılış gereği iç içedir. Fakat çoğu insanda bu manevi dengeyi anlayabilecek kapasite yoktur.

9-      "Neyin bu sesi aslında ateştir,  hava değil; bu ateşe sahip olmayan yok olsa da kaygı yoktur".
Sıradan insan (beşer) için neye üflenen nefes havadan ibarettir. Fakat Allah aşığına göre bu nefes değil,  içini yakan aşk ateşidir. Böyle bir ateşe sahip olmayan insan ise yok olsa da,  keşke o ilahi hakikate erişebilse.

10-  "Neye düşen aşkın ateşidir,  nefes değil; şaraptaki coşkunluk da aşktan başka bir şey değil".
Şarabın oluşmasındaki kimyasal olaylar gibi,  manevi sarhoşluktan dolayı da insan aşk ile coşar ve gerçek aşktan dolayı yanar ve olgunlaşır.

11-  "Ney dostundan uzak kalmış kimsenin yoldaşıdır; Onun perdeleri bizim de perdelerimizi yırtmıştır".

Ney çalındığı zaman,  onun sesini gizlemek mümkün değildir. Aynı şekilde,  Allah'a âşık olan kimse için de duyguları ve sırları gizlemek mümkün değildir.

12-  "Ney gibi hem zehir hem de panzehir az bulunur; Ney gibi sırdaş ve özlem duyulan bir dost az bulunur".
Ney manevi aşktan mahrum olanlara zehir etkisi yapar ve bu kişileri dünya esaretlerinden kurtarmak ve manevi âlemlere yönelmeleri için ise bir panzehir olur. Âşık olanlar için ise ney hem sırdaş ve hem de özlem duyulan bir dosttur.

13-  "Ney kanlı yollardan bahseder; Leyla ve Mecnun'un hikâyesini hatırlatır".
Aşk yolunda gidenler için zor yollar vardır ve kolay değildir. Zira benliği terk ederek ilahi aşka girmek için birçok maddi şeyden arınmak gereklidir. Benliği aşmak,  Mecnun ve Leyla aşkı misali zorluklardan geçmek gerekir.

14-  "Bu sırların sırdaşı ancak kendinden geçmiş kişidir; dile gereken ise,  onu anlayacak kulak sahibi bir kişidir".
Mana âlemlerine girmek ve bu âlemlerdeki sırları anlamak ancak gerçek aşk ile mümkündür. Manevi âlemleri anlamak ise yine manevi bilgilere (ilm-i ledun) ulaşmakla olur.

15- "Gam ve hüzün içinde geçip gidiyor günler; gamlarla yoldaş olup akıyor günler".

16- "Günler geçip gidiyorsa kaygılanma,  de ki "gitsin"; Ey tertemiz Dostum,  Sen kal,  zira Sen bana yetersin".
Allah'a âşık olan insan için ömrün tükenmesi ve zamanın geçip gitmesi kaygı verici değildir. Yeter ki Allah sevgisi gönlünü terk etmiş olmasın. İnsanın gerçek dostu Allah'tır ve Yunus Emre'nin : "Bana Seni gerek Seni" dediği gibi,  Allah her daim herkesin gerçek dostudur. İlahi aşkın yüceliğine eren kişi,  tüm kaygılardan arınmıştır ve bir tek Allah'a yönelmiştir.

17- "Balıktan başka her şey suya doyar; rızksız olanın günü geçmez uzar gider".
Allah aşığı denizdeki balık gibidir,  her daim yeni arayışlarda bulunur ve yeni âlemleri keşfeder. Bu yaradılışın sırrını fark edemeyen kişi için ise bu dünyada zaman zor geçer ve gerçek manevi âlemlerin rızkı o insanlara verilmez,  rızk bulabilme kaygısı ve endişesi o insanları yorar ve usandırır.

18- "Ham olan kimse,  olgun olanın halinden anlamaz; öyle ise sözü kısa kesmek gerek vesselam".
Neyin dile getirdiği manevi duyguları ancak belli mertebelerden geçmiş olan Allah âşıkları anlayabilirler. Mevlana'nın Mesnevisi'ndeki sözleri anlayabilmek için yine aşk ile yanan,  Allah'a gönül bağlamış olgun kişi gerekir. Ham olan dünyalık insanların bu ilahi aşkı anlaması ve takdir etmesi mümkün olmadığından dolayı ona selam vererek sözü uzatmamak gerekir.

Kaynak: Prof. Dr. Erkan TÜRKMEN,  "Mevlana Mesnevisi'nin Evrenselliği" adlı kitabı,  NKM Yayınları: 44,  Nisan, 2007.

Hiç yorum yok:

EN ÇOK OKUNANLAR